Sabah gözümüzü açar açmaz elimiz telefona gidiyor. Ekranda beliren bildirimler, sosyal medya akışları, yeni mesajlar… Etrafımız sanal arkadaş listeleri, takipçi sayıları ve gruplarla dolup taşarken derinlerde hissettiğimiz o yalnızlık duygusunun neden bir türlü azalmadığını hiç düşündük mü?
Kaynak: ntv.com.tr

Kaynak: ntv.com.tr

Bugün sosyal medya sayesinde dünyanın öbür ucundaki biriyle saniyeler içinde iletişim kurabiliyoruz. Ancak her şey bu kadar kolaylaştıkça, insan ilişkilerinin niteliği tartışmalı bir hâle geliyor. Sosyal medyanın sunduğu hızlı, zahmetsiz ve sınırsız bağlantılar acaba gerçek sosyal ihtiyaçlarımızı karşılıyor mu, yoksa bizi görünmez bir yalnızlığa mı sürüklüyor?

Dijitalleşmenin Getirdiği Çift Yüzlü Sosyallik

Kaynak: ntv.com.tr

İnternetin ve dijital teknolojilerin sunduğu olanaklar sayesinde, fiziksel sınırlar büyük ölçüde ortadan kalktı. Günümüzde sosyal medya platformları, bireylerin hem sosyal çevrelerini genişletmesini hem de çeşitli topluluklara katılmasını mümkün kılmaktadır. Nitekim dünya genelindeki verilere bakıldığında, sosyal medya kullanımının ne kadar yaygınlaştığı da açıkça görülüyor.

We Are Social ve Hootsuite’in 2020 raporuna göre; dünya çapında 4,57 milyar insan internet kullanıcısı iken, 3,96 milyar kişi aktif sosyal medya kullanıcısı olarak kaydedilmiştir. Ayrıca internet kullanıcılarının günlük ortalama çevrim içi kalma süresi 6 saat 42 dakika; sosyal medya platformlarında geçirilen süre ise günlük ortalama 2 saat 22 dakikadır (Bostancı,2020). Sosyal medya kullanım süresinin artmasıyla birlikte bireylerde yalnızlık hissinin yükselmesi, dikkat çekici bir çelişkiyi beraberinde getiriyor.

Dijital Yalnızlık: Görünmeyen Bir Salgın mı?

Kaynak: trhaberturk.com

Sosyalleşmenin dijitalleşmesi, birçok avantajı beraberinde getirse de insan psikolojisi üzerinde olumsuz etkiler de yaratmaktadır. Tam da bu noktada “dijital yalnızlık” kavramı karşımıza çıkar. Dijital yalnızlık, bireyin sosyal medya ve dijital iletişim araçlarını yoğun şekilde kullanmasına rağmen, sosyal anlamda kendini izole ve yalnız hissetme durumu olarak tanımlanabilir.

Özellikle genç kuşaklar arasında bu durum daha belirgin bir şekilde hissedilmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde yapılan bir araştırma, Z kuşağı olarak bilinen 18-22 yaş aralığındaki bireylerin %79’unun kendini yalnız hissettiğini ortaya koymuştur. Aynı çalışmada, Y kuşağı için bu oranın %71 olduğu belirlenmiştir (Bostancı, 2020).

Benzer bulgular Türkiye’de de görülmektedir. Zeybek’in (2021) yaptığı çalışmada, genç yetişkinlerin sosyal medya bağımlılığı ile yalnızlık algısı arasında anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Araştırmaya göre, 15-19 ve 20-24 yaş gruplarındaki bireylerin sosyal medya bağımlılığı düzeyleri, 25-29 yaş grubuna kıyasla daha yüksektir. Sosyal medya bağımlılığı arttıkça bireylerin yalnızlık düzeyinde de artış görülmektedir.

Sosyal medya, yüz yüze iletişimin yerini alırken sanal ortamda kurulan ilişkilerin çoğu zaman yüzeysel kaldığı ve bireyin sosyal ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılamadığı görülmektedir. Bu durum, özellikle yoğun sosyal medya kullanımının olduğu yaş gruplarında yalnızlık duygusunun kronikleşmesine yol açabilmektedir.

Türkiye’de Yalnızlığın Dijital Yüzü

Kaynak: mahalligundem.com

Türkiye’de sosyal medya kullanım oranlarının dünya ortalamasının üzerinde olduğu bilinmektedir. Özellikle genç yetişkinler arasında sosyal medya platformlarında geçirilen sürenin yüksek olması, beraberinde çeşitli psikolojik ve sosyal sorunları gündeme getirmektedir.

Zeybek’in (2021) araştırmasında, sosyal medya bağımlılığı ve yalnızlık düzeyleri arasında pozitif yönlü anlamlı bir ilişki saptanmıştır. Özellikle düşük gelir grubundaki bireylerin yalnızlık düzeylerinin yüksek olduğu, eğitim düzeyi ve yaş faktörlerinin de bu ilişkiyi etkilediği belirlenmiştir. Araştırma bulgularına göre, 2000 TL’nin altında geliri olan bireylerde yalnızlık algısı, 6000 TL ve üzeri gelire sahip bireylere kıyasla daha yüksektir.

Bu bulgular, sosyal medya kullanımının yalnızca bireysel tercih değil aynı zamanda sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerle de şekillendiğini göstermektedir. Sosyal medya bağımlılığı, toplumsal eşitsizlikleri derinleştirebilirken bireyin yalnızlık algısını da güçlendirebilmektedir.

Dijital Çağda Gerçek Bağ Kurmak Mümkün mü?

Kaynak: tamindir.com

Dijital iletişimin sağladığı avantajlar yadsınamaz. Ancak bireylerin sosyal medya kullanımını kontrolsüz biçimde artırması, yüz yüze ilişkilerin zayıflamasına ve psikolojik yalnızlığın derinleşmesine neden olabilmektedir. Bu noktada, sosyal medya platformlarının sunduğu imkanları bilinçli bir şekilde kullanmak önem arz etmektedir.

Baym (2015), dijital iletişim biçimlerinin iki farklı sosyal algıyı beraberinde getirdiğini belirtmektedir. Bunlardan ilki, bireylerin daha fazla bağlantıya sahip oldukları inancıdır. İkincisi ise, yüz yüze ilişkilerin zayıflamasıyla birlikte sosyal aidiyetin tehdit altında olduğuna dair endişelerdir. Her iki görüş de dijital çağın insan ilişkileri üzerindeki etkisini anlamak açısından önemli ipuçları sunmaktadır.

Bostancı’nın (2020) vurguladığı üzere, dijital dünya bireylere iki ayrı gerçeklik sunmaktadır: çevrim dışı (fiziksel) ve çevrim içi (dijital) dünya. Ancak bu iki dünya arasındaki sınırlar giderek silikleşmektedir. Dijital dünyada geçirilen süre arttıkça, gerçek dünyadaki sosyal ilişkilerin zayıflama ihtimali de artmaktadır. Dolayısıyla, teknolojinin sunduğu olanaklardan faydalanırken, yüz yüze sosyal etkileşimlere ve gerçek bağlantılara önem vermek büyük bir gereklilik haline gelmektedir.

Bağlantının Ötesini Görmek

Kaynak: sosyola.com

Dijitalleşme, iletişimin doğasını kökten değiştirmiştir. İnsanlar, sosyal medya aracılığıyla anlık bilgi paylaşımı ve bağlantı kurma imkanına sahip olsalar da bu bağlantıların kalitesi ve derinliği her zaman yeterli değildir. Sosyal medya bağımlılığı, bireyleri yüzeysel ilişkilere yönlendirebilir, gerçek sosyal bağların zayıflamasına ve yalnızlık duygusunun artmasına yol açabilir.

Bu nedenle, dijital dünyada daha fazla bağlantıda olmak, her zaman daha az yalnızlık anlamına gelmiyor. Aksine, bilinçsiz ve ölçüsüz sosyal medya kullanımı, bireylerin kendilerini daha izole hissetmelerine sebep olabiliyor. Dijital dünyanın sunduğu olanakları doğru kullanmak ve yüz yüze sosyal ilişkileri ihmal etmemek, bu sürecin en önemli denge unsurlarından biri olarak öne çıkıyor.

KAYNAKÇA

  • Baym, N. K. (2015). Personal connections in the digital age. Polity Press.
  • Bostancı, M. (2020). Dijital Çağda Dijital Yalnızlık: Uluslararası Öğrenciler Üzerine Bir Araştırma. In Y. Adıgüzel & M. Bostancı (Eds.), Dijital İletişimi Anlamak-1. Palet Yayınları.
  • Zeybek, E. (2021). Sosyal medya kullanımının yalnızlık algısına olan etkisinin değerlendirilmesi [Yüksek lisans tezi, İstanbul Gelişim Üniversitesi].
Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.