Her yılın başında, boş sayfalarla dolu yeni bir ajanda alıyoruz. Henüz yazılmamış günlerin verdiği o taze heyecan, sanki zamanı ellerimizin arasına alabileceğimiz duygusunu taşıyor. Ajanda tutmak, yalnızca plan yapmak değil; geçmişle geleceği aynı sayfada buluşturmanın da bir yolu. Bugünü yazıya dökerek, akıp giden zamana küçük bir direnç gösteriyoruz. Ama belki de asıl mesele planlamak değil de zamanı yakalayamama korkusunu kontrol altına alma çabası. Her sayfa, kontrol ettiğimizi sandığımız bir günü mühürlüyor.
Ajanda Tutmak ve Psikolojisi
Ajandalar sadece zamanı düzenlemez; aynı zamanda zihnimizin iç dengesini koruma çabasının bir uzantısıdır. Psikolog James Pennebaker’ın yazma terapisi üzerine yaptığı araştırmalar, düşünceleri kelimelere dökmenin stres düzeyini azalttığını ve duygusal iyileşmeyi desteklediğini gösteriyor. Bir başka deyişle, ajanda tutmak yalnızca planlama değil; kendini ve zihnini düzenleme biçimidir.
Her yazı, zihni bir nebze boşaltır. Çünkü insan, yazdıkça düşüncelerini dışsallaştırır; soyut kaygılar somut satırlara dönüşür. Cognitive offloading (bilişsel boşaltma) olarak adlandırılan bu etki, zihnimizin yükünü azaltır ve kontrol hissini artırır. Bu yüzden ajandaya bir şey yazmak, o işi yapmaktan önce bile rahatlatıcı olabilir.

Kaynak: Pinterest
Aynı zamanda bu eylem, nörobilimde “extended mind” (genişletilmiş zihin) kuramıyla da ilişkilidir: Zihnimiz yalnızca kafamızın içinde süregelmez kullandığımız araçlarla birlikte; defter, kalem, ekran gibi dışarıya taşar. Ajanda beynimizin bir uzantısı haline gelir ve düşünme eylemini dış dünyaya aktaran bir arayüz olur.
Ancak bu dışsallaştırma, beraberinde yeni bir kaygı biçimi de getirir. Davranış biliminde “control illusion” (kontrol yanılsaması) olarak tanımlanan durum, plan yapma eyleminin bize gerçekte sahip olmadığımız bir hâkimiyet hissi vermesidir. Ajanda doldukça kendimizi üretken, boş kaldıkça yetersiz hissederiz. Oysa dolu sayfa ile boş sayfa arasındaki fark, yalnızca kalem darbesidir, zamansa her iki durumda da kendi hızında akmaya devam eder.
Bu döngüde devreye “self-monitoring” (öz izleme) dediğimiz süreç girer: Ajanda, sadece yapılacakları değil, kim olmak istediğimizi de kaydeder. Yazdıklarımızla kendimizi düzenler, kendi davranışlarımızı izleriz. Bu yüzden ajandalar bazen aynadır bazen de bir sahne. Ve belki de ajanda tutmanın en derin anlamı, “temporal self-awareness” (zamansal benlik farkındalığı) dediğimiz farkta gizlidir: Geçmişte kim olduğumuz, şu anda kim olduğumuz ve gelecekte kim olmak istediğimiz aynı defterin içinde buluşur. Her sayfa, bu üç zamanın kesiştiği küçük bir evrendir. Bu yüzden ajanda yalnızca bir araç değil, zamanla kendi diyaloğumuzdur.

Kaynak: Pinterest
Ama ajanda tutmak yalnızca bireysel bir hatırlama biçimi değildir. Felsefeci Henri Bergson’un “süre” (durée) kavramında söylediği gibi, zaman lineer bir çizgi değil; yaşantıların iç içe geçtiği bir akıştır. Biz zamanı ajandaya satır satır yazarken, aslında onu kesintisiz bir akıştan bölümlere ayırırız onu anlamlandırmanın yolu budur. Sosyolog Maurice Halbwachs ise belleğin her zaman toplumsal olduğunu söyler: Herkes kendi ajandasını tutar, ama o sayfalarda bir çağın ortak ritmi yankılanır. Bir ajanda, bir dönemin küçük arşividir; kişisel notların arasında, bir toplumun alışkanlıkları, endişeleri, umutları saklıdır.
Planladıklarımız kadar, yetişemediğimiz şeyler de ajandada yer bulur. Çizilmiş, karalanmış, üstü kapatılmış satırlar gibi. Belki de orada asıl hikâyemiz gizlidir. Bir sayfayı doldurmak, o günü “tamamlanmış” saymanın en kolay yoludur. Fakat hayat çoğu zaman planlara sığmaz, bazen bir gün sadece geçip gider. O yüzden boş kalan bir sayfa, başarısızlığın değil, yaşamın kendiliğindenliğinin kanıtıdır.
Ajanda tutmak, zamanı kontrol etmenin değil, onunla uzlaşmanın bir yoludur.
Yazdıklarımız kadar yazamadıklarımız da bizi anlatır. Belki de zamanı katlamanın en güzel tarafı, geçmişe dönüp baktığımızda her sayfada bir versiyonumuzu bulmaktır: bir zamanlar neye inandığımızı, neyi unuttuğumuzu, kim olmayı umduğumuzu. Ve yılın sonunda, ajandanın son sayfasını kapattığımızda fark ederiz. Zamanı tutamamışızdır, ama izini bırakmışızdır.
Kaynakça:
- The Psychological Benefits of Journaling https://positivepsychology.com/benefits-of-journaling/
- The Health Benefits of Journaling, University of Rochester Medical Center
https://www.urmc.rochester.edu/encyclopedia/content.aspx?contenttypeid=1&contentid=4552 - Why Writing by Hand Is Good for Your Brain, The Guardian
https://www.theguardian.com/education/2023/may/03/why-writing-by-hand-is-good-for-your-brain - The Science of Why Journaling Helps You Reach Your Goals, Harvard Business Review https://hbr.org/2021/08/the-science-of-why-journaling-helps-you-reach-your-goals
- How Journaling Can Help You Live Your Best Life BBC Future
https://www.bbc.com/future/article/20201215-how-journaling-can-help-you-live-your-best-life
İleri Okuma Listesi:
- James W. Pennebaker & Joshua M. Smyth – Opening Up by Writing It Down
- Annie Murphy Paul – The Extended Mind: The Power of Thinking Outside the Brain
- Daniel Levitin – The Organized Mind
- Virginia Woolf – A Writer’s Diary
- Bergson, H. – Time and Free Will
- Halbwachs, M. – On Collective Memory
- Sontag, S. – Reborn: Journals and Notebooks

Yorumunuzu Yayınlayın