İnsanoğlu, geçmişi unutmaya mahkûm olduğu kadar, bazı şeyleri asla unutmamaya da mecburdur. Birey olarak hatırlamak, yalnızca zihinsel bir süreç değildir; aksine, toplumsal yapının, kültürel aktarımların, kolektif ritüellerin ve tarihsel bağlamın iç içe geçtiği çok katmanlı bir hafıza alanıdır. “Kültürel bellek” kavramı, tam da bu karmaşık alanı tarif eder. Bellek dediğimiz şey, yalnızca geçmişin fotoğrafik bir kaydı değil, toplumsal ilişkiler, güç dinamikleri ve kimlik inşasının sürekliliğini sağlayan bir araçtır.

Bu yazıda, kültürel belleğin ne olduğunu, neden bazı şeylerin unutulmaz olduğunu ve bu sürecin hem bireysel hem de toplumsal düzeyde nasıl işlediğini; Halbwachs, Assmann ve güncel akademik yaklaşımlar üzerinden ele alacağız. Özellikle kültürel mirasın dijitalleşmesi ve bunun belleğin korunmasındaki etkisi de Türkiye örneği üzerinden ele alınacaktır.

Kolektif Bellekten Kültürel Belleğe:
Halbwachs’ın Temel Yaklaşımı

Bellek kavramı, uzun yıllar boyunca bireysel psikolojinin sınırları içinde tartışılmıştır. Ancak Maurice Halbwachs, bu anlayışı kökten sarsarak, hafızanın esasen toplumsal bir inşa süreci olduğunu ileri sürmüştür. Ona göre hatırlama, bireysel bir yeti gibi görünse de, esasen sosyal bir çerçevede biçimlenir (Halbwachs, 1992). Halbwachs’ın “kolektif bellek” kavramı, hafızanın bir topluluğun üyeleri arasında paylaşılan, tekrarlanan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir yapı olduğunu ortaya koyar. Birey, neyi nasıl hatırladığını büyük ölçüde içinde bulunduğu kültürel bağlam, dilsel yapı ve sosyal ilişkiler aracılığıyla öğrenir.

Burada önemli olan nokta, hafızanın mekânsal ve zamansal olarak da toplumsal kodlara bağlı şekilde işlediğidir. Örneğin anıtlar, müzeler, anma törenleri veya tarihî mekânlar, belleğin somutlaştığı alanlardır. Halbwachs, bireysel hafızanın sınırlarının toplumun dayattığı çerçeveyle şekillendiğini ve hatırlamanın her zaman sosyal bir yönü olduğunu savunur (Halbwachs, 1992).

Assmann Kuramı:
Kültürel Belleğin Sürekliliği ve Aktarım Biçimleri

Maurice Halbwachs’ın kolektif bellek yaklaşımı üzerine inşa edilen en kapsamlı sistematik çalışmalardan biri Jan Assmann’a aittir. Assmann, belleği iletişimsel ve kültürel bellek olarak ikiye ayırır. İletişimsel bellek, yaklaşık üç kuşağın doğrudan deneyimlerine ve sözel aktarımlarına dayanırken; kültürel bellek, toplumsal belleğin daha derin ve kalıcı katmanını oluşturur (Assmann, 2008).

Kültürel bellek, yazılı metinler, ritüeller, anıtlar, sanatsal ürünler ve tarih anlatıları yoluyla inşa edilir. Bu belleğin en çarpıcı özelliği ise zamansal sınırlarının esnek olmasıdır. Öyle ki, antik bir efsane, bir ulusal bayram ya da kolektif bir travma, nesiller boyunca güncellenerek, yeni yorumlarla yeniden üretilir. Assmann’ın bu noktada vurguladığı “aktif hatırlama” süreci, belleğin durağan değil, sürekli yorumlanan ve toplumsal kimliğe göre biçimlenen bir yapı olduğunu gösterir (Assmann, 2008, s. 115).

Kültürel belleğin, bireyin ömrünü aşan bir zaman aralığında varlığını sürdürebilmesi, aynı zamanda onun bir kimlik inşası aracı olarak işlev gördüğünü de ortaya koyar. Assmann, kültürel belleğin özellikle gelenek, dil ve ritüel yoluyla aktarılmasının, toplumların tarihsel devamlılığı için hayati olduğunu belirtir.

Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre: Hatırlamanın Dönüşümü

Bellek sadece bireysel değil, teknolojik ve kültürel araçların etkisiyle de dönüşür. M. Emir İlhan’ın “Kültürel Bellek: Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Hatırlama” adlı çalışması, bu dönüşümün izlerini sürer (İlhan, 2018). Sözlü kültür döneminde hatırlama, topluluğun canlı aktarımlarına, anlatıcıların bireysel hafızasına ve törenlerin ritüelistik yapısına dayanır. Ancak yazının ortaya çıkışı ve yaygınlaşmasıyla birlikte bellek, somut belgeler ve arşivler üzerinden yeniden şekillenir.

Yazılı kültür, belleği bireyin sınırlarının ötesine taşırken aynı zamanda hatırlamanın seçici ve kurgusal doğasını da pekiştirir. İlhan (2018), sözlü ve yazılı kültür arasındaki bu geçişin, zaman ve mekân algısı üzerinde de belirleyici olduğunu belirtir. Sözlü kültürün mekânsal sınırları dar, zamansal süresi kısayken; yazılı kültür, bilginin geniş coğrafyalarda ve uzun dönemlerde dolaşmasına imkân tanır.

Dijitalleşme ve Belleğin Yeni Yüzü:
Türkiye Örneği

Günümüzde dijitalleşme, kültürel belleğin en önemli dönüşüm alanlarından biridir. Özellikle kültürel miras ürünlerinin dijital ortama aktarılması, hem hatırlamanın süresini uzatmakta hem de erişimi kolaylaştırmaktadır. Türkiye’de kültürel miras ürünlerinin dijitalleştirilmesi üzerine yapılan araştırmalar, bu sürecin yalnızca teknik bir uygulama olmadığını, toplumsal hafızanın geleceğini de doğrudan etkilediğini göstermektedir (Öztemiz, 2017).

Türkiye’de müze koleksiyonlarından arşiv belgelerine, yazma eserlerden taşınabilir kültürel mirasa kadar pek çok materyal dijitalleştirilmektedir. Ancak Öztemiz’in (2017) vurguladığı gibi bu süreç, yeterli standartlardan ve kurumsal koordinasyondan yoksun ilerlemektedir. Dijitalleştirilen materyallerin üstveri (metadata) standartlarına uygun tanımlanmaması, uzun vadede hatırlamanın güvenilirliğini tehlikeye sokmaktadır. Örnek olarak, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı, Osmanlı dönemine ait nadir el yazmalarını dijital ortama aktarmakta ve halkın erişimine açmaktadır. Benzer şekilde Milli Kütüphane, dijital katalog sistemleri aracılığıyla tarihi gazete, dergi ve kitapları çevrimiçi erişime sunmakta; MüzeKart Mobil Uygulaması ve Sanal Müze gibi platformlarla dijital gezinti imkânı sağlamaktadır. kulturportali.gov.tr üzerinden ziyaret edilebilen “Türkiye Somut Olmayan Kültürel Miras Ulusal Envanteri” de, UNESCO kriterleri doğrultusunda tanımlanan gelenek, ritüel, el sanatları ve halk bilgilerini dijital ortamda kayıt altına almaktadır. Tüm bu uygulamalar, kültürel belleğin hem görsel hem metinsel unsurlarının kaybını önleyici bir dijital arşiv mantığıyla şekillenmektedir.

Kültürel belleğin akademik düzeyde ele alınışı açısından Hacettepe Üniversitesi bünyesindeki Tarihi ve Kültürel Miras Uygulama ve Araştırma Merkezi (HÜTKAM); Türkiye’de tarihî ve kültürel mirasın belgelenmesi, dijital arşivlerin oluşturulması ve bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla disiplinler arası çalışmalar yürütmektedir. Merkez, hem yazılı hem dijital dokümantasyon yoluyla kalıtların korunmasını hedeflemekte; bu doğrultuda, lisans ve lisansüstü düzeyde eğitim-öğretim faaliyetlerine bilimsel altyapı sunmakta, araştırmalara destek olmakta ve ulusal/uluslararası düzeyde bilgi paylaşımı sağlamaktadır. HÜTKAM’ın yürüttüğü bu tür çalışmalar, kültürel belleğin yalnızca kuramsal olarak değil, aynı zamanda uygulamalı ve dijital boyutlarda da yaşatılmasına katkı sunmaktadır.

Öte yandan dijitalleşme, kültürel belleğin mekânsal sınırlarını ortadan kaldırır. Sanal müzeler, çevrimiçi arşivler ve dijital koleksiyonlar sayesinde, fiziksel olarak ulaşılması güç olan materyaller, geniş bir kullanıcı kitlesine sunulmaktadır. Bu durum, hem Assmann’ın “aktif hatırlama” kavramını dijital alana taşır hem de Halbwachs’ın toplumsal hatırlama çerçevesine yeni bir boyut ekler.

Kültürel Belleğin Sürekliliği ve Geleceği

Kültürel bellek, toplumların geçmişi sadece muhafaza etmesini değil, aynı zamanda güncellemesini ve geleceğe aktarılmasını sağlayan dinamik bir yapıdır. Halbwachs’ın kolektif bellek kuramı, Assmann’ın sistematik yaklaşımı ve Türkiye’deki güncel dijitalleşme örnekleri, hatırlamanın sadece geçmişle ilgili olmadığını, aynı zamanda toplumsal kimliğin inşasında ve korunmasında kritik rol oynadığını ortaya koymaktadır.

Bugün dijital ortamlar, belleğin yeni taşıyıcıları olarak öne çıkmaktadır. Ancak bu süreç, beraberinde hatırlamanın manipüle edilme ve seçici unutulma riskini de getirmektedir. Dolayısıyla kültürel belleğin korunması, yalnızca teknik bir mesele değil; etik, politik ve toplumsal bir sorumluluk alanıdır.

Toplumlar, geçmişin hatırlanması yoluyla kimliğini kurar; unutulmayanlar ise çoğunlukla bilinçli şekilde seçilen, işlenen ve güncellenen anlatılardır. Bu yüzden bazı şeyler sadece tesadüfen değil, bilinçli bir kültürel inşa süreci sayesinde asla unutulmaz.

KAYNAKÇA

  • Assmann, J. (2008). Kültürel Bellek: Eski Yüksek Kültürlerde Kimlik ve Hatırlama. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
  • Halbwachs, M. (1992). On Collective Memory. Chicago: University of Chicago Press.
  • İlhan, M. E. (2018). Kültürel Bellek: Sözlü Kültürden Yazılı Kültüre Hatırlama. Ankara: Doğu Batı Yayınları.
  • Öztemiz, S. (2017). Kültürel Bellek Kurumlarında Dijitalleştirme: Türkiye Örneği. DTCF Dergisi, 57(1).
  • https://hutkam.hacettepe.edu.tr/tr

 

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.