Sosyal medya, hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelirken; beraberinde bir sürü yeniliği de getirdi. Yeni alışkanlıklar, araştırmalar ve kuramlar. Yepyeni bir kamusal alan oluşurken, toplum değişip dönüştü. Enformasyon amaçlı kullanımının dışında eğlence amacıyla kullanılmasına alışmamız ve her an elimizin altında olması, uzakları yakın etti. Oturduğumuz yerden 7785 km uzaklıktaki bir ülkenin gündemini takip edebilir, yorum yapabilir hale geldik. Sadece etkilenen değil, etkileyen de bireylere evrildik.

Hayatlarımıza “influence olmak” kavramı girdi. Sosyal medyada takip ettiğimiz ve aslında ünlü ettiğimiz kişilerin hareketlerini inceler, yaptıklarını veya yapmadıklarını eleştirir olduk. Onlar, bizi anlaşmalı oldukları markaların ürünleri hakkında nasıl etkiliyorlarsa; biz de onları yönlendirmeye başladık. Oluşan gözetim toplumunda aynı düşüncede buluşan insanlar, ortak söylemlerini büyütmeye ve tüm kamuoyunu etkilemeye başladı. Mesafesini örnek verdiğim Güney Kore’nin kültür dalgası, Hallyu, tüm dünyaya yayılırken linç kültürünün önemi bu yüzden dikkat çekiyor. 2010’lardan beri dünyaya kendini kanıtlamış bir müzik türü olarak K-POP, hayran ve linç kültürüyle iç içe. Küçük yaşlarda büyük şirketlerin çalışanı olmaya başlayan genç sanatçılar; göz önünde olmaya başladıkça kilolarından, giydiklerine, giydiklerinden ilişki durumlarına kadar her konuda linç yiyor. Üst üste yaşanan idol intiharlarından sonra daha da çok dikkat çeken bu baskı, 2023’ün Nisan ayında 25 yaşında bir idolün daha evinde ölü bulunmasıyla tekrar gündeme geldi.

Mahremin İşgali

Özel TV kanallarının yayına geçmesi, sosyal medya platformlarının yaygınlaşması derken mahrem kavramı da anlamını yitirmeye başladı. Arapça ‘haram’ sözcüğünden türeyen ‘mahrem’, Türk Dil Kurumu’nda da “gizlilik” olarak tanımlanmaktadır. (Akyazı, 2019) Kişiye özel olan bu alanın sınırları, günümüzde tamamen kalktı. Bir kişinin duygu durumunu bile sosyal medya paylaşımlarından yola çıkarak yorumluyoruz. Bir noktada ünlü olmalarına katkıda bulunduğumuzu düşündüğümüz ünlülere duyduğumuz gözetleme merakı ise daha yüksek seviyelerde oluyor. Çoğunluğun, azınlığı gözetlediği sinoptikon kavramını; gündelik hayatımızın en normaline taşıyoruz. Böylesine büyük bir istekle takip ettiğimiz ünlüler, farkında olsak da olmasak da bizi etkilemeye başlıyor. Sağlıklı cildiyle dikkat çeken bir ünlünün, cilt bakımı rutinini paylaşması olay oluyor. Takipçileri, ‘linklediği’ o ürünleri anında sepetlerine ekliyor. Stoklar tükeniyor. Hem bizleri “influence eden” ünlü hem marka kazanıyor. O kazandıkça özel hayatına daha fazla müdahil oluyoruz. Daha çok içerik daha çok link bekliyoruz. Bir yandan da hayran kültürünün oluşmasını sağlıyoruz.

Nefret Söylemi

Kitle iletişim araçlarının gün geçtikçe modernleşmesi ve sosyal medya kullanımının yaş aralığının çok geniş olması gibi birçok etken; iletişimi, çevrimiçi bir alana taşıdı. Bu sebeple nefret söylemi, sadece yüz yüze etkileşimle değil, çevrimiçi iletişimde de karşımıza çıkmıştır. Özellikle de her anlarını takip etmekte olduğumuz ünlülere karşı. Türkçe’ye Arapça’dan giren nefret kelimesi; bir kişinin kötülüğünü, mutsuzluğunu isteme durumudur. (Biricik, 2022)

Herkesin görüş belirtebildiği, aynı fikirde olduğu insanlarla ortak hareket ettiği sosyal medyada nefret söylemi çabuk büyür. Hızla kamuoyu algısı yaratılabilir. Siber nefrete uzanan bu söylemler, yapma veya yapmama durumlarında ortaya çıkmış olabilir. Göz önünde olan bir ünlü, kullandığı ürünleri paylaştığı gibi toplumsal olayları da paylaşmazsa nefret alabilir. Deprem sürecinde çok görülen bu nefretten birçok ünlü etkilenmiş ve duyarsız olmadıklarını göstermek için harekete geçmişlerdir. Yine benzer şekilde ünlü kişinin, kendi rahat hayatından bir kesit paylaşması da aynı kötü yorumları alabilir. Ülkenin ekonomik durumuna dikkat çekilir ve o ünlü, yerin dibine sokulur. Sadece bu eylemler değil; din, dil, ırk, mezhep, cinsel yönelim ve cinsiyet de başlı başına nefret alabilmek için yeterlidir. Trans bir influencer, yorumlarında sürekli eleştirilir. Kadın bir ünlü, yazın denize girerken izni alınmadan çekilen fotoğraflarla kilosu üzerinden siber nefrete maruz kalabilir. Bunun bir sınırı yoktur.

Hallyu Dalgası

Adorno ve Horkheimer’a göre kültür endüstrisinin, tüketicileri vardır. Eğlence içerikleri üretilen bu endüstrinin ürünlerinden biri de Hallyu Dalgası’dır. Güney Kore kültürünün, 2000’li yıllarda başlayan ve günümüzde de dünyayı kasıp kavurmaya devam eden etkisine verilen isimdir; Hallyu. Kore Vakfı tarafından 2022 yılında bir araştırmaya göre bu kültürün, dünyada aktif 178 milyon tüketicisi vardır. İlk başta k-drama ile diğer Asya ülkelerinde görünür olmaya başlamıştır. Hallyu 1.0 diye de adlandırılan bu dönem erken 2000 yıllarıdır. K-pop ile en çılgın noktasına ulaşırken artık Hallyu 2.0’a geçilmiştir ve Avrupa ile Amerika, etki altına alınmaya başlanmıştır. Parazit filminin Oscar kazanması, Squid Game isimli Netflix dizisinin dünyada en satan dizi olması Hallyu 3.0’a denk gelmiştir. Artık dizi, film, müzikten ibaret değildir. Genel bir kültür ortadadır ve tüm dünya, bu kültürü tanımaya çalışmaktadır. Yemekleri, makyaj malzemeleri hatta geleneksel giysileri (Hanbok) dahi bu kültürün malzeleri haline gelmiştir.

Dünyanın yoğun ilgisinin farkında olan sanatçı ajansları, henüz reşit olmamış birçok çocuğa çıkış yaptırıyor. Ardı ardına şarkılar, albümler, anlaşmalı markaların ürünleri dolaşıma giriyor. Uygulamalarla dünyanın bir diğer ucundaki hayran dahi aylık ücret ödeyerek sevdiği idollerle mesajlaşabiliyor. Fan buluşmaları, görüntülü konuşmalar, online konserler ve büyük arenaların doldurulduğu turneler düzenleniyor. Birçok sanatçı, sadece lise eğitimini tamamlayıp üniversite sınavına girmiyor. Onun yerine grubuyla bu yoğun takvime hazırlanıyor. Dans pratikleri, albüm geri dönüşlerini göstermek için çıktıkları müzik şovları, reality şovları derken her gün aktif oluyorlar. İlginin azalmadan artması için yılda 2-3 albüm çıkarıp onlarca müzik videosu çekiyorlar. Tüm bu ilgi, bir noktada nefreti de besliyor. Sürekli göz önünde olan ve her geçen gün kalabalıklaşan bu sektöre, hayranlıktan öte sahiplik duygusu hissedilmeye başlanıyor. Hayranlar, işler istedikleri gibi gitmezse bu denli para döktükleri sektörü deyim yerindeyse cehenneme çeviriyor

Linç Kültürü ve Kpop İdollerine Yapılan Örnekler

Ağ toplumunda katılımın aşırı olmasıyla görülen en büyük sorunlardan biri de fiziksel olarak uzak olsalar da zihinsel yakınlık içinde bulunan insanların, ortak öfkeyi büyüttüğü linç kültürüdür. Konu, Kpop olduğunda da böyle ortak düşünce içinde olan bir sürü grup vardır. Her grubun, isimlendirdikleri bir fan kitlesi vardır. Bu fan kitleleri arasındaki gerilim hiç bitmezken, durduk yere bile kavgalar çıkıp hiç haberi olmayan sanatçılara laf atılabilir. Her hareketlerine dikkat etmek zorunda olan bu idoller, her konuda linçe uğrayabilirler.

  • Kilo ve Ağır Diyetler

TWICE grubunun vokallerinden biri olan Jeongyeon, boyun sakatlığı geçirdiği için uzun süre grubunun aktivitelerine katılamamış ve döndüğünde ise kilo almış haliyle dikkat çekmişti. Fanlar, ne kadar kilo aldığı hakkında konuşurken; Kore’nin ağır güzellik diyetleri tekrar gündem olmuştu. Eski hali, yeni hali karşılaştırmalarının yanı sıra grup arkadaşlarının yanına yakışmadığıyla ilgili de yorumlar yapılmıştı. TWICE grubunun fan kitlesi başta olmak üzere destekleyici yorumlar yapanlar olsa da olumsuz yorumlar ağırlıktaydı.

  • Stilist Hataları

ENHYPEN grubundan Jake, Allah yazılı bir kolyeyi aksesuar olarak kullandığı için Müslüman kpop fanlarının yoğun tepkisini görmüştü. İdolleri, stilistlerin giydirdiğini bilenler; şirketi protesto etse de bilmediği için sanatçıdan da özür beklediklerini dile getirmişti. Ayrıca bu olay, genç yaşta çıkış yapan idollerin yeterli kültür birikimine sahip olmadıkları tartışmasını tekrar alevlendirmişti. İdoller, Afrika örgüsü saç modelini kullanmalarında da benzer linçlerle karşı karşıya geliyor. Kültürlerinin mirasının, moda olarak kullanılmasını istemeyen birçok kişi; onları ırkçılıkla suçluyor.

  • Romantik İlişkileri

EXO grubundan Chen, el yazısıyla bir mektup kaleme alıp hayranlarıyla paylaşmıştı. Mektupta evleneceğinden ve baba olacağından bahseden idol, tebrik yerine tehdit mesajları aldı. Gruptan ayrılmazsa, grubu artık kimsenin dinlemeyeceğini söyleyen binlerce yorum yapıldı. Zaten bencillik yapıp çocuk yaptığıyla ilgili ağır eleştiriler altında olan idol; gruptan ayrılmasa da evliliğini ve ikinci çocuğunun haberini, kamuoyuyla paylaşmadı.

Sonuç

Günümüzde sosyal medyayla bizlere, çok daha rahat şekilde ulaşabilen ünlülerle ilgili birçok araştırma mevcut. Influencer kavramının incelenmesi, toplumdaki influence olma etkisinin araştırılması gibi. ‘Peki ya hayranların etkisi nasıl?’ Bu soruyu, KPOP idollerini düşünerek cevapladım. Uğradıkları siber zorbalıklar, takıntılı fanlar, fiziksel rahatsızlıklarında da psikolojik rahatsızlıklarında da çok kısa süreliğine verilen aralar, ilişki yasakları, ağır diyetler ve çok dahası. Kültürlerini en iyi şekilde yansıtmak için sürekli en iyi hallerinde olmaları gerektiğinin, çocuk yaşta yüklenen baskısı. 2017 yılında Jonghyun, yeterli olmadığını düşündüğü için 2019 yılında Sulli, sürekli nefret ve ölüm tehdidi aldığı için yine aynı yılda Goo Hara, eski sevgilisi tarafından özel fotoğraflarıyla tehdit edildiği için intihar etti. Üçü de ölmeden önce gerek yayınladıkları şarkılar gerek açtıkları canlı yayınlardaki hareketleriyle duygu durumlarını belli etse de sonuç değişmedi. O yıllardan sonra büyüleyici binalara sahip ajanslar, herhangi bir önlem politikası almadı. Gün geçtikçe daha çok idolün, anksiyete ya da depresyonla uğraştığı anlaşılırken; Hallyu, büyümeye devam ediyor. Sosyal medyanın etkisiyle fanlar, idollerin hayatında çok daha fazla söz sahibi oluyor.

Kaynakça

 

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.