Spor, tarih boyunca insanları bir araya getirmiş, bu yönüyle de iktidarlar ve yöneticiler tarafından kullanılmıştır. Sporun bir alt dalı olarak futbol ise 20. yüzyılla birlikte dünyada en popüler spor haline gelmiştir. Bu popülerleşmenin arkasında futbolun oynanış biçiminin basitliği, topluluklarda oluşturduğu heyecan ve duygu bütünlüğü gibi sebepleri söyleyebiliriz. Birçok konuda olduğu gibi futbol da dünyanın her bölgesinde farklı bir değer görmüştür. Peki dünyanın en popüler sporu olmayı başaran futbol, dünyanın en yüksek nüfuslu üçüncü ülkesi olan Amerika Birleşik Devletleri’nde neden popüler bir spor olmayı başaramamıştır?

Kaynak: iphotography.com
Ulus, Kültür, Spor: Bir Toplumsal İnşa Süreci
Spor, bir olgu olarak ortaya çıkışından itibaren ilk olarak topluluklar daha sonrasında ise devletler tarafından toplum sağlığını ve refahını artırmaya yönelik politikalara konu olmayı başarmıştır. Ulus devletler döneminin başlamasıyla birlikte toplumsal birçok olguda olduğu gibi spor alanında da her ülke kendi kültürünü oluşturmaya çalışmıştır. Böylelikle spor kültürü dediğimiz kavram ortaya çıkmış ve bu kültür; bulunduğu ülkenin sosyolojik yapısı, politikaları, maddi kaynakları ve tarihsel deneyimlerinin birleşiminden oluştuğu için kıtalar ve ülkeler arasında önemli bir biçimde değişiklik göstermiştir.

Kaynak: pixabay.com
Modern Spor ve Emperyalizm Etkisi
Tarihçilere göre modern spor kavramı ilk olarak 19. yüzyılda İngiltere’de görülmüştür. Modern spor, yalnızca “oyun oynamak” anlamı yerine kuralları belirlenmiş, organizasyonu yapılmış, rekabeti ve kurumsallaşması başlamış olan bir etkinlik anlamında kullanılmıştır. 19 ve 20. yüzyılları kapsayan küreselleşme çağından spor da nasibini almıştır. Emperyalizm yoluyla İngiltere’den ihraç edilen ve dünyaya yayılan spor, ulaştığı her ülkede farklı bir yayılma süreci yaşamıştır. Eski Britanya himayesinde bulunan Hindistan, Avustralya ve Güney Afrika gibi ülkelerde kriket, rugby ve futbol gibi İngiliz sporları önce birer statü sembolü olmuş daha sonralarında halk tarafından benimsenerek yerel bir hale gelmiştir. Latin Amerika’da futbol, kısa bir süre içerisinde halk kültürünün bir parçası haline gelmiş hatta İngiliz modelinden bile çok daha tutkulu bir kimlik kazanmıştır. Amerika’da ise İngiliz sporları yerine beysbol, Amerikan futbolu, basketbol, hokey gibi ulusal sporlar gelişmiştir.

Kaynak: falmouthpacket.co.uk
ABD vs Britanya: Ulusal Sporların Ortaya Çıkışı
Konumuzun asıl başlığına dönecek olursak Amerika, 18. yüzyıl sonunda İngiltere’ye karşı kazanılan bağımsızlık savaşının sonucunda politik ve siyasi ayrılığın yanında kültürel anlamda da İngiltere’den kopmayı hedeflemiştir. Rugby, kriket ve futbol eski imparatorluğun elit kültürünün bir simgesi olarak yer edinmiştir. Yeni yeni kurulan ABD ise kendisini bağımsız, demokratik ve özgür bir birey olarak tanımlamak istiyordu.

Kaynak: sponsorunited.com
İngiliz sporları; soyluluk, centilmenlik, sabır gibi aristokratik değerler üzerine kuruluydu. Yeni ve dinamik Amerikan toplumu ise bireysel başarı, hız, rekabet ve yenilik gibi unsurlara eğilim göstermekteydi. İngiltere’de spor, devlete bağlı biçimde yönetilmiş ve sınıfsal bir olgu olarak şekillenmiştir. Kriket ve rugby özel okullarda oynanan başlıca sporlardı ve sporculara öğretilen sportmenlik ahlakı ön plandaydı. Futbol ise basitliğinin yanı sıra özel ekipman, saha ve maliyet gerektirmediğinden alt sınıfların sporu olarak konumlanmıştır. Amerika’da spor, sınıftan bağımsız olarak herkesin keyif alabileceği ve yapabileceği şekilde ulusal bir eğlence anlayışı olarak görülmüştür. Özellikle beysbol, 1850’lerden itibaren göçmen işçilerin ve orta sınıfın da katılımıyla ”halkın sporu” olarak benimsenmiştir. Yıllar içerisinde modernleşen sanayi toplumu haline gelmeye başlayan Amerika’da spor etkinlikleri, hem eğlenceli bir aktivite hem de karşılaşma alanı olarak insanların bir araya gelmesine yardımcı olmuştur. Kentlerde yaşayan insanlar iş çıkışlarında veya hafta sonlarında bir araya gelerek beysbol maçları izliyordu. Böylelikle beysbol, idealize edilmeye çalışılan ”Amerikan yaşam tarzının” bir simgesi haline gelmiştir.
- Boston Celtics Basketbol Sahası Kaynak: wikipedia.com
- Amerikan Futbol Sahası Kaynak: polimats.com
- Beysbol Sahası
ABD ve İngiltere arasındaki bir başka farklılık ise eğitim konusudur. ABD’de spor üniversite sisteminin merkezine yerleşmiştir. Harvard, Yale ve Princeton gibi okullar 19. yüzyılda Amerikan futbolunun gelişmesine ve büyümesine yardımcı olmuştur. Üniversiteler arasında yapılan maçlar hızla büyük kalabalıklara ulaşmış böylece Amerikan futbolu spor ve eğitim alanlarını bütünleştirmeye başlamıştır. Bu bütünleştirme sayesinde de kurumsallaşma süreci hızlanmıştır. Sporlar, Amerikan medyasında 20. yüzyılın başından itibaren ulusal eğlence ve reklam mecrası olarak kullanılmaya başlanırken, başarılı sporcular ”ulusal kahramanlar” olarak anılmış, 1950’lerden sonra televizyonla birlikte dev birer endüstri haline gelmiştir. İngiliz sporlarının aksine Amerikan sporları, medya üzerinden tüketim kültürüyle hızlı bir şekilde birleşmiş ve ulusal mitler haline dönüşmüştür.
Football ve Soccer Kavramları
Amerika’da futbol denilince akla ilk gelen spor, İngilizlerin rugby ‘sinden esinlenen ve evrilmiş olan ülkenin ulusal sembolü haline gelen Amerikan futboludur. Dünya futboluna ise İngilizcedeki ”association” kelimesinin kısaltması olan ”soccer” denmiştir. Bu terminoloji farkından da görebileceğimiz üzere spor kültürü bu iki ülke arasında gittikçe ayrışmıştır.

Amerikan Futbolu kaynak: pxhere.com
Futbolun Yapısı ve Kuralları
Yazımın yukarısında da belirttiğim gibi yeni kimlik kazanmaya başlamış olan Amerikan toplumunun spora bakış açısı farklıydı. Birçok Amerikalı sporsever iş çıkışlarında ve hafta sonları gibi boş vakitlerinde eğlenmek için izlemeye gittikleri maçlardan heyecan, hız ve rekabet bekliyordu. Bunun aksine futbolda ise bir maç berabere sonuçlanabildiği gibi Amerikan futbolunun aksine düşük skorlu hatta golsüz bile bitebiliyordu. Ayrıca reklam gelirleri, Amerikan spor ekonomisi için kritik bir role sahipti. Futbol, 90 dakika boyunca sadece 15 dakika ara verilen bir oyun olduğundan; Amerikan sporlarının aralarla, molalarla dolayısıyla boş reklam aralarıyla oluşturulmuş yayın formatına uyum sağlayamıyordu. Bu sebeple de yayıncılar, daha fazla reklam geliri elde edebilecekleri sporlara yönelmiş dolayısıyla futbol bu sistemin dışında kalmıştır.

Kaynak: anlatilaninotesi.com.tr
Eğitim, Kurumsal Yapı ve Göçmenler
Amerikan kolej ligleri (NCAA), Amerikan futbolu ve basketbolu profesyonelliğe taşımanın temelini atmıştır. Futbol ise uzun süre boyunca Latin Amerikalı, Orta Avrupalı ve göçmen topluluklarının sporu olarak görülmüş, lise ve üniversitelerde ”kadınların sporu” olarak etiketlenmiştir. Yani futbol, yeniden oluşturulmaya çalışılan ve idealize edilen Amerikan kimliğini değil, göçmenlerin ve kadınların sporu olarak temsil ediliyordu. ”Ötekilerin sporu” bakışı, futbola karşı kültürel bir mesafe yaratmıştır. Aynı zamanda bu durum futbolun erkek egemen spor kültüründe ikincil bir konuma itilmesine sebep olmuştur. İlginçtir ki günümüze gelindiğinde ABD, kadın futbolunda dünyanın en güçlü ülkelerinden birisi haline gelmiştir çünkü kadın futbolu bu boşlukta gelişme imkanı bulmuştur.

ABD Milli Kadın Futbol Takımı Kaynak: anlatilaninotesi.com.tr
Sonuç olarak futbol, Amerikan spor kültüründe yabancı, reklam getirisi düşük, bireysel kahraman yaratamayan bir oyun olarak görülmüştür. Asıl sorun oyunun kalitesi yerine, yeni Amerikan ideolojisi ve spor kültürüyle uyuşamaması olmuştur.
Zaman içinde Beckham, Ibrahimovic, Messi, Suarez gibi yıldızların transferleriyle MLS’in (Major Soccer League) kaydettiği popülerite, dijital medya sayesinde futbolun evrensel bir pop kültürü haline gelmesi, kadın futbolunda yakalanan başarılar ve 2026 yılında düzenlenecek Dünya Kupası’nın ABD, Meksika ve Kanada ev sahipliğinde gerçekleşmesi gibi faktörlerden dolayı küreselleşen dünyada Amerika’nın futbola yaptığı yatırımı artırdığını ve bu kültürel mesafeyi hızla azaltmayı hedeflediğini söylemek mümkündür.
Kaynakça
- Aykın, A. G., & Bilir, Y. F. P. (2013). HÜKÜMET PROGRAMLARI VE SPOR POLİTİKALARI. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 22(2), 239-254.
- Gorn, E. J., & Goldstein, W. (2013). A Brief History of American Sports, 87-90.
- Markovits, A. S., & Hellerman, S. L. (2001). Offside: Soccer and American Exceptionalism. Princeton University Press, 24-26.
- Oriard, M. (2001). King Football: Sport and Spectacle in the Golden Age of Radio and Newsreels. University of North Carolina Press, 45-112.




Yorumunuzu Yayınlayın