Başrollerinde Özge Özpirinçci ve Salih Bademci’nin yer aldığı İlk ve Son dizisi, Deniz ve Barış’ın 10 yıla yayılan ilişkilerinin hikâyesini anlatmaktadır. 20’li yaşlarının ortasında tanışan iki gencin, boşandıkları güne kadar geçen; bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen fırtınalı, bazen imkânlı, çoğu zaman imkânsız aşklarının hikayesi. Bu hikaye birçok açıdan da toplumsal cinsiyet rolleriyle doğrudan çatışıyor, onları reddediyor.

Deniz’in Hikayesi

Deniz, annesini meme kanserinden kaybetmiş genç bir kadındır. Babasının annesine olan ihanetine çok küçük yaşta şahit olduğu için ikili arasında sağlıklı bir iletişim söz konusu değildir. Babasının ihanetinden ötürü erkeklere karşı güven problemi yaşamaktadır. Aynı zamanda bir abisi vardır. Deniz, sadece Barış’la olan ilişkisinde değil, hayatın her alanında toplumsal cinsiyet rollerinin ve erkek egemenliğinin karşısındadır. Boşanma aşamasında nafaka istemez, çıkan tartışmalarda eril şiddetin hiçbir türüne boyun eğmez. Lafını esirgemeyen, kimseden çekincesi olmayan (Abisinin düğününe beyaz bir elbiseyle katılır. Toplumumuzda,düğüne beyaz bir elbiseyle katılmak oldukça yadırganan ve eleştirilen bir durumdur) ve insanların dediklerini umursamayan, kendine güveni olan bir kadındır.

Deniz (Özge Özpirinçci) – abisinin düğününde

Asıl işi mimarlık olmasına rağmen işinden istifa ederek hiç tereddüt etmeden restoran açar, Barış’a rağmen bu işte başarılı olur. (Barış dizi boyunca Deniz’in restoranını küçümseyerek “kafe” der. Bu konu, ikili arasında süregelen çatışmalardan biri haline gelmiştir) Toplumumuzun kadınlara dayattığı kadının her daim duygularını bastırması gerektiği düşüncesinin aksine, Deniz öfkesini gösterme konusunda oldukça başarılıdır. Barış’ın annesi ile yer yer çatışmalar yaşamaktadır. Barış’ın annesinin gözündeki “gelin” profili, toplumsal cinsiyet rolleri ile bezenmiş bir karakterdir. Bu nedenle Deniz’in fırlama halleri, hayalindeki gelin karakteriyle örtüşmemektedir. 2. Bölümde Barış’ın annesi, Deniz’in babasıyla görüşmediğini öğrendiğinde bunu yadırgar ve açık bir şekilde Deniz ile Barış’ın ilişkisine onay vermediğini belli eder. Ona göre kadın, her daim aile büyüklerine saygılı olmalı, ailenin kutsallığını bilmelidir. 4. Bölümde Deniz, Barış’ın annesinin aksine: ‘Anne baba kutsaldır meselesi gerçekten çok sinirimi bozuyor. “Aman sözlerinden çıkmayalım, onlar bizi bu dünyaya getirenler” Getirmeseydin kardeşim. Getirmeseydin. Bana mı sordun?’ sözleriyle bir kez daha toplumsal cinsiyet rollerinde, kadına atfedilen yakıştırmaların tam karşısında durduğunun altını çizer. Barış’ın  sorumluluk sahibi olamamasının nedenini Barış’ın annesinin “erkek çocuğu” yetiştirme şekline bağlar: “Çünkü paşasını öyle güzel alıştırmış ki her şeye, paşası da bir halt öğrenememiş. Ona çorabını giydirmiş, ekmeğine yağını sürmüş, ağzına lokmasını vermiş. Yazık paşasına!”

Deniz ve Barış’ın Annesi (Özge Özpirinçci, Sacide Taşaner)

Barış’ın Hikayesi

Barış, küçük yaşta bir trafik kazasında abisi Can’ı kaybetmiştir. Aynı kazada arabada olan babası bu kayıptan sonra kendisini suçlu hissetmiş ve tabiri caizse hayatına hayalet olarak devam etmiştir. Barış’la olan ilişkisinde kapanmayacak boşluklar oluşmuştur. Barış’ın annesi Can’ı kaybetmenin acısıyla, Barış’a karşı aşırı bağlılık göstermeye başlamıştır. Barış bu durumu “Sevgi boğmaz, yıpratmaz diyorum. Anlamıyor… Sanki beni sevmiyor da hücrelerime nüfuz etmeye çalışıyor” diyerek anlatıyor. Barış ile annesinin arasında yoran, acıtan ve işgal eden bir sevginin olduğunu söyleyebiliriz. Annesi ile olan bu yorucu ilişkisini bir nevi Deniz’de de arıyor, sürekli olarak sevildiğini hissetmek istiyor. Barış, kendini “tırsak” olarak tanımlıyor ona göre kendisi fazla duygusal ve hassas biri. Bu noktada toplumsal cinsiyet rollerinin dışında bir erkek karakteri görüyoruz. Barış çekinmeden ağlayabilen, korkularını dile getirebilen, Deniz tarafından yönlendirilmeye ihtiyaç duyan pasif bir karakter.

Barış (Salih Bademci)

Barış’ın bahsettiğim bu özelliklerine karşın, toplumsal cinsiyet rollerini bir oranda kabul ettiğini de yer yer görürüz. Örneğin bir tartışma sırasında Deniz’e “Demek ki etrafa evli enerjisi vermiyorsunuz, Deniz Hanım” demesi buna bir örnektir. İlişkinin ilerleyen safhalarında Barış, Deniz’i cinsel obje olarak görmeye ve ona cinsellik konusunda baskı yapmaya başlar. Deniz bu konuda yine toplumsal normatifenin karşısında yer alarak Barış’la yüzleşir. Barış ve Deniz’in oğulları Can’ın doğumundan sonra Barış’ın bütün sorumluluk alanlarında Deniz’i yalnız bırakması ikili arasında geri dönülmez bir mesafe açmaya başlıyor. 5. Bölümde Barış, Deniz’i özlediği için oğlu Can’ı kıskandığını ifade eder. Yine aynı bölümde, Deniz’in “Bir gün… Sadece bir gün, gerçekten yanımda dursan nelerle uğraştığımı göreceksin. Neler hissettiğimi anlayacaksın ama senin bir halttan haberin yok” repliğinden -ev işleri, Can’ın bakımı gibi- aslında ortaklaşa üstlenilmesi gereken sorumlulukları tek başına üstlendiğini, aşkınlıktan oldukça uzaklaşmış olduğunu görürüz.

Barış ve Deniz

Stereotiplerin Dışında

Televizyon dizilerinde, kahramanları genellikle stereotip veya tip olarak görürüz. İlk ve Son dizisinde ise kahramanlar “karakter” şeklinde kurgulanmıştır. Karakterler, gündelik hayatta karşılaşabileceğimiz, olumlu veya olumsuz özelliklere sahip, değişim ve gelişim süreci seyirci tarafından gözlemlenebilen şekildedir. Televizyon dizilerinde, kadınların meslek sahibi olmayan, vaktinin çoğunu evde geçiren, entrikalar çeviren, yalan söyleyen veya sessiz, özgüveni olmayan, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalan, daima erkeğin kurtarıcılığına muhtaç olan bir tip olarak konumlandırıldığın görürüz. İlk ve Son dizisinde ise Deniz karakteri tüm bu klasikleşmiş olan kadın figürünün karşısında yer almaktadır. Yine televizyon dizilerinde, erkekler: güçlü, maddi yönden avantajlı, cesur ve korkusuz olarak karşımıza çıkarken; Barış ise, Deniz’in yönlendirmesine muhtaç, duygusal ve pasif bir karakterdir.

Deniz ve Barış

İlk ve Son dizisi, televizyonda gözümüze sokulan ikili ilişkilerdeki tozpembe mutluluğun -acı bir şekilde- gerçek olmadığını ortaya serer. Dizide özellikle Deniz karakteri üzerinden ciddi bir toplumsal cinsiyet eleştirisi yapılmaktadır. Deniz, evlenmesi ve anne olmasına rağmen toplumun kadın kimliğine yüklediği rollerini kabul etmez. Gerçekçi diyalogları, başarılı oyunculuk performanslarıyla İlk ve Son dizisi toplumsal cinsiyet rolleri açısından eşsiz bir örnektir.

Kaynakça

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.