Greta Gerwig’in son filmi “BARBİE” ülkemizde ve dünyada 21 Temmuz itibariyle vizyona girdi. Çekimlerinin başladığı ilk günden beri reklam çalışmaları da hız kesmeden devam etti. Birçok kişi reklam çalışmalarından sıkılmış ve kendi içinde protesto edip filme gitmeyeceklerini dile getirse de aynı gün vizyona giren Oppenheimer’ı gişede ezdi geçti. Peki son zamanların en başarılı yönetmenlerinden biri olan Greta Gerwig; erkeklerin obje olarak gördüğü, kız çocuklarının da artık oynamaktan keyif almadığı kadınların ikincilleştirilmesine yardımı dokunan bu popüler figürün filmini neden çekti?

Film boyunca kültleşmiş filmlere atıfta bulunan Gerwig Barbie’nin açılışını tanıdık bir manzara ile yapmayı tercih etmiş. 2001: Space Odyssey girişinde gördüğümüz insanlığın evrimini tasvir eden sahne, kız çocuklarının oyuncak bebeklerinin evrimini niteler şeklinde değiştirilmiş. Taş bebeklerden Barbie’ye evirilen “kız çocuğu” oyuncaklarını görsek de değişmeyen tek şey kızların bebeklere annelik yapmaları veya ataerkil düzenin kadınlara layık gördüğü görevleri benimseyerek oynamaları.

Gerwig, erkek egemen dünyada olan her bir kalıplaşmış yapıyı eleştirerek “Barbieland” alternatif evrenini yaratmış. Sadece Barbie’ler, Ken’ler ve Alan var. Ken’lerin tek bir amacı var Barbie için önemli ve görünür olmak. Gerçek dünyada erkeklerin yaptığı her şeyi Barbie’ler yapıyor ve tek karar merceği onlar.

Barbie’ler söz sahibi kadınların olduğu bir dünyada yaşadıkları için gerçek dünyayı da bu şekilde sanıyorlar. Çünkü Mattel “kadınların ikincilleştirilmesini ve tek bir göreve layık olmadığını göstermek için” Doktor Barbie, Başkan Barbie, Astronot Barbie gibi görevleri olan oyuncaklar üretti. Bütün dünyayı kadınlar ve kız çocukları için daha iyi ve eşit bir yer haline getirdiklerine inandırdılar. Tabii ki bu kararı veren yine 12 tane erkek çünkü cam tavanlı dünyalarda kadınların yer alması içten içe ataerkil düzende bir rahatsızlık oluşturur.

Peki Barbie’ler “cam tavanları, ikinci cinsiyeti, kız çocuğu, anne ve kısacası kadın olmanın” gerçek dünyada ne anlama geldiğini nasıl öğrenecek? Düşünmeye başladıklarında ya da selülitleri çıkmaya başladığında mı? Bu duruma insan olmanın “kusurları” ortaya çıkmaya başladığında da diyebiliriz.

BARBİE NEDEN BANA ATAERKİLLİKTEN BAHSETMEDİ?

Barbie’nin kusurlarını düzeltmek için gerçek dünyaya giden kahramanlarımız (Barbie ve Ken) beklemedikleri bir manzara ile karşılaşırlar “Patriyarka”. Gerwig patriyarka farkındalığını senaryo da ustaca ve her kadının hislerini açıklayacak bir cümle ile ifade etmiş. Sahilde dolaşan kahramanlarımız Barbie ve Ken insanların gözlü tacizlerine uğrarlar. Fakat ikisinin de bu durumdan dolayı hissettikleri farklıdır. Barbie kendinin farkında olduğu için rahatsızlık hissederken, Ken bu durumdan dolayı kendini ekstra özgüvenli hisseder.

Barbie sorununu çözmeye çalışırken Ken gerçek dünyanın erkekler tarafından yönetildiğini öğrenir. Erkek olmanın verdiği özgüvenle Barbie ve sorunlarını orada bırakıp Barbieland’e döner.

Bu sırada Barbie ise insan olmayı öğrenir. Ağlar, kandırılır, depresyona girer, sevinir, yaşlanıp kırışıklıklarının çıkmasının o kadar da korkutucu bir şey olmadığını öğrenir. Barbieland evreninde yapması tuhaf karşılanacak her şeyi burada deneyimler.

AMERİKAN RÜYASINDAN RÜYA EVLERİNE!

Mattel yöneticileri tarafından hapsedilmeye çalışılan Barbie, gerçek dünyadaki yansıması ve kızıyla birlikte Barbieland’e geri döner. Fakat Barbieland bıraktığı gibi değildir. Ken öğrendiği erkeklik bilgilerini zaman kaybetmeden buraya taşımıştır.

Barbie’ler Ken’lerin himayesi altına girmiş, hayat amaçlarını sadece Ken’lere hizmet etmekten ibaret olduğunu düşünmeye başlamış. Rüya evlerinin içleri de bira dolu minik buz dolapları, kürkler, kamyonlar, atlar ve en önemlisi “Godfather” açık televizyonlarla değişmiştir. Gerwig burada erkeklik ile bağdaşan her şeyi başarılı bir şekilde eleştirmekle kalmamış Amerika’nın popüler kültüre kattığı şiddet temelli yapıları da yermiştir.  

BARBİE’LER NASIL UYANACAK?

“Kadın olmak” kelimenin tam anlamıyla imkânsız.

Çok güzelsin ve çok zekisin ve yeterince iyi olmadığını düşünmemen beni öldürüyor. Mesela, her zaman olağanüstü olmak zorundayız, ama bir şekilde, her zaman yanlış mı yapıyoruz?

Zayıf olmalısın ama çok zayıf değilsin ve asla zayıf olmak istediğini söyleyemezsin. Sağlıklı olmak istediğini söylemelisin, ama aynı zamanda “İNCE OLMAK” zorundasın.

Paran olmalı ama para isteyemezsin çünkü bu kaba.

Patron olmalısın ama kaba olamazsın.

Liderlik etmek zorundasın, ama başkalarının fikirlerini ezemezsin.

Anne olmayı sevmen gerekiyor ama her zaman çocukların hakkında konuşmazsın.

Kariyer kadını olmalısın, ama aynı zamanda her zaman diğer insanlara dikkat etmelisin.

Erkeklerin kötü davranışlarına cevap vermelisiniz, ki bu çılgınca, ama bunu işaret ederseniz, şikâyet etmekle suçlanıyorsunuz!

Erkekler için güzel kalman gerekiyor, ama onları çok fazla cezbedecek ya da diğer kadınları tehdit edecek kadar güzel değilsin çünkü kız kardeşliğin bir parçası olman gerekiyor, ama “HER ZAMAN ÖNE ÇIK VE HER ZAMAN MİNNETTAR OL”. Ancak sistemin hileli olduğunu asla unutmayın, bu yüzden bunu kabul etmenin bir yolunu bulun ama ayrıca her zaman minnettar olun!

Asla yaşlanmamak zorundasın. Asla kaba olmayın. Asla hava atmayın. Asla bencil olmayın. Asla düşme. Asla başarısız olma. Asla korku gösterme. Asla “ÇİZGİNİN DIŞINA ÇIKMA”. Çok zor! Bu çok çelişkili ve kimse size madalya vermiyor veya “teşekkür ederim!” demiyor. Ve aslında, sadece her şeyi yanlış yapmakla kalmıyor, aynı zamanda her şeyin senin hatan oluyor.

Kendimi izlemekten çok yoruldum ve diğer her kadın kendini parçalara ayırıyor, böylece insanlar bizi sevecek.

Ve eğer bunların hepsi, sadece bir kadını temsil eden bir oyuncak bebek için de doğruysa, o zaman bilmiyorum bile.

Filmin en can alıcı monoloğu olan bu sahne Barbie’lerin Kenerkil düzenden kurtulup uyanmalarına sebep oldu. Fakat bu cümleler sadece film için bir uyanma sahnesi niteliğinde değil. Kadınlar özellikle son yıllarda toplum hakkındaki düşüncelerini dile getirmeye, bu beklentilere karşı çıkmaya başladılar. Artık kalıplaşmak ve kutulara hapsedilmek istemiyorlar.

ŞİMDİ, GÖZLERİNİ KAPAT VE HİSSET!

Gerwig sadece ataerkilliği de eleştirmemiş, Barbie’nin anaerkil toplum düzenini de eleştirmiş. Filmin sonunda önemli değişimler ve istekler görüyoruz. Ken, kendini tanımlamak için Barbie’ye ihtiyaç duymadığını zor da olsa kabullenip öğreniyor. Diğer Ken’ler ise toplumun en alt basamağı olarak görülen yerlerden çalışmaya başlıyorlar. Tıpkı bir zamanlar kadınların gerçek dünyada yaptıkları gibi.

Barbie’nin sonuna gelirsek, o bir annenin dünyanın zorluğu ile başa çıkmak için ürettiği fikirdi ve yaratıcısı şu an dünyada olmamasına rağmen yaşamaya devam edecek.

Gerwig, klasik bir Barbie’den en sıra dışı Barbie yorumunu yapmış ve tüm kadınlara özellikle annelerimize teşekkürlerini sunmuş. Dünya’nın neresinde olursa olsun bütün kadınlara ortak duyguları da yaşatmış ve yaşatmaya devam ediyor.

“We Mothers Stand Still So Our Daughters

Can Look Back To See How Far They Have Come.”

    (Biz anneler kızlarımızın ne kadar ilerlediklerini görmeleri ve geriye bakabilmeleri için hareketsiz duruyoruz.)

 

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.