Birmingham Geleneği

Birmingham Çağdaş Kültürel Çalışmalar Merkezi’nin oluşumuna zemin hazırlayan etmenlerden biri olarak, savaş sonrası refah devleti koşullarında daha öncesinde eğitime erişim olanağı olmayan orta ve alt sınıfın okullara katılımı karşımıza çıkıyor. Birmingham geleneğinden önce gelen “kültür ve medeniyet” geleneği, bugünden bir okuma yapıldığında gündelik ve sıradan olana karşı seçkinci, mesafeli ve soğuk bir yerde konumlanan çalışmalar yürütmüştü. Williams ve Hoggart gibi işçi sınıfı ailelerden üniversitelere gelip toplulukların gündelik ve sıradan yaşantılarına, bir nevi “ortak duyu”larına odaklanan geleneği, “kültür ve medeniyet” geleneğinin içine sızan ve onu dönüştüren bir karşıt hegemonya olarak okudum.

Duygular Üzerinden Kültürel Çalışmalar

Türkiye’deki hayali bir kültürel çalışmalar merkezini oluşturacak koşulların da bu denli bir sızıntılı hattın peşine düşmekten geçeceği kanaatindeyim. Bu hat takip edildiğinde de duygu yapılarının nasıl işlediğine dair nüvelerle karşılaşılabileceğini düşünüyorum. Türkiye’nin şu anki koşulları bağlamında, kolektif direniş ve bunun karşısında dayanıklılığını sürdüren iktidar mekanizmaları arasındaki gerilimi ve toplumsal dönüşümü bu denli sancılı kılan dinamikleri anlama istenci, hayali bir kültürel çalışmalar merkezi için duygular üzerinden bir okuma yapmaya elverişli bir zemin hazırlayabilir.

Ötekinin İnşası

Buna örnek olarak nefret duygusunun kültürel politika üretimindeki işlevini ele almak istiyorum. İktidarın, ülke, din, aile gibi kutsallaştırılmış değerleri içeren konforlu duygular üzerinden meşrulaştırdığı nefret örgütlenmesini düşünelim. Bir nevi sevgi üzerinden meşrulaştırılan bir nefret hali. Nefret duygusunun bu bağlamdaki işlevini de kutsal olana sürekli bir “tehdit” algısı yaratan “öteki” olanı inşa ettiğini düşünüyorum. Bir bakıma “yerli ve milli” olana duyulan sevgiye yapışarak ötekine duyulan nefreti meşru bir zeminde kurgulama biçimi bu. LGBTİ+lara yöneltilen aile kurumuna zarar verme, gençleri özendirme gibi ithamlar, tam da böyle bir nefret örgütlenmesi sağlıyor. Sevgiyle bağlanılan bir kutsal değere tehdit unsuru oluştuğu, kutsal olanın mağdur konuma düşmeye ve tehlikeye açık hale gelmeye çok yatkın olduğu izlenimi vermek, sevgi duygusu üzerinden meşru kılınan bir nefret etme hali diye düşünüyorum.

Antihegemonik Sızıntılar

Peki bu denli bir deşifre yapmak metnin başında izini sürmeyi gerekli bulduğum anti hegemonik sızıntılara kapı açıyor mu? Daha da önemlisi metnin konusu olan hayali bir merkezin oluşumuna zemin hazırlayabilecek bir koşul mudur? Duygulanım çerçevesinden düşünüldüğünde alt kültürlerin yaratabileceği, ki buna son zamanlarda SPOD LGBTİ’nin “Türkiye Buna Hazır” kampanyası örnek gösterilebilir, anti-hegemonik sızıntıları potansiyel bir çalışma alanı olarak görüyorum.

Bu içeriğin her türlü sorumluluğu ve hakları, yazar(lar)ına aittir.
Bu içerik, Temsil.org editör ekibinin ve bu sitedeki diğer içerik üreticilerinin görüşlerini yansıtmaz.